30 Ağustos 2015 Pazar

5000 kilometrenin özeti :) Alanya'dan Kuşadası'na

      Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

       Tekrar merhaba :) Geçen blog umda yaz tatilimizin ilk kısmı Sinop-Amasra-Safranbolu'dan bahsetmiştim. Artık Karadeniz'i bırakıp Akdeniz'e doğru yola çıkmanın vakti geldi.
       Safranbolu'dan akşam saatlerinde yola çıkıp sabahın ilk saatlerinde Antalya-Alanya yolunun ortalarına vardık. Öncelikli hedefimiz Alanya olmasına rağmen arkadaşım Ahmet'i Antalya'ya bırakacak olmamız nedeniyle yolumuzu değiştirdik. Alanya'ya dönüş yolumuzda abime ısrarlarım sonucu Aspendos'a giriş yaptık. Aspendos, Antalya-Alanya yolu üzerinde 4 kilometre kuzeyde kalıyor. Giriş ücreti 20 TL. Biz müzekartımız olduğu için para ödemedik :) (Müzekart öğrenci için 20TL, siviller için 40 TL.) Otopark ücreti alınıyor  o da 5 TL. Aspendos, gerçekten mimarisi bozulmadan korunmuş ender Roma tiyatrolarından biri.
Aspendos 
İçine girince insanı büyüleyecek bir havası var. Kötü restore edilmiş kısımları dikkatinizden kaçmasa da çok göze batmıyor. İçeride gladyatör kıyafetleriyle ücretli fotoğraf çektirebileceğiniz kişiler mevcut. Biz de kendi fotoğraflarımızı çekildikten sonra çıkışa doğru yöneliyoruz. Ancak bir harita dikkatimizi çekiyor. Tiyatro haricinde alanda barınak, nymphaeum, sarnıç gibi yapıların olduğunu öğreniyoruz. Gelmişken onları da görelim diyerek onların bulunduğu tarafa yönleniyoruz. Sıcağın altında yaptığımız bu kısa yolculuk bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Aspendos gibi korunmuş yapılar beklediğimizdendir belki. Aspendos'tan ayrıldıktan sonra Alanya'ya doğru devam ediyoruz.
Dim Çayı ve ben :)
         Antalya tarafına gitmişken "neden geri dönüyorsunuz?" diyenler olabilir. Hemen cevaplayayım. Alanya'daki Dim Çayı. Yaklaşık 10 sene önce gittiğimiz bu yer hâlâ eski özelliğini koruyor mu diye merak ettik. Alanya merkezine 15 kilometre kadar uzaklıkta bulunan Dim Çayı üzerine birçok restoran açılmış durumda. Çoğunda kaydırak, atlama yerleri mevcut. Hatta yol üzerinde giderken yüzme havuzu bile gördük. Biz yolumuzu hiç bozmadan en yukarıdaki Pınarbaşı Restaurant (özel ismi böyle)' da durmaya karar verdik. Öğle saatlerinde vardığımız mekanda ilk önce karnımızı doyurduk. Fiyatlar tatil yöresindeki öyle bir mekan için çok pahalı değildi. Yemek sonrası kendimizi Dim Çayı'nın buz gibi sularına bıraktık.Su öyle soğuk ki insanın içine işliyor. Bırakın dakikayı suyun içinde saniyelerle sınırlı kalabiliyorsunuz. İnanmayanlar olabilir, kendilerini 1 dakika boyunca o suda durmaya davet ediyorum :) İlgilenenler için söylüyorum Dim Çayı yakınlarında Dim Mağarası da bulunmakta.Daha önce gezmiş olduğumuz için biz tekrar girmiyor ve yolumuza devam ediyoruz.


      Dim Çayı'ndan ayrıldıktan sonra Alanya Kalesi'ne doğru hareket ettik. Kaleden Alanya'ya bakış gerçekten muazzam. Vaktiniz varsa kaleye çıkıp bu manzaraya bakmanızı tavsiye ederim. Bu kadar denize yaklaşmışken Kleopatra Plajı'na girmeden gitmeyelim istedik ve kısa bir süre burada denize girdik. Denizin bizi memnun ettiğini söylemem zor. Otelimize dönüp duşumuzu aldıktan sonra Alanya'nın gece hayatının merkezi barlar sokağına doğru gidiyoruz. İçki içen insanlar olmadığımız için amacımız barlara girmek değil sadece etrafı gezmek :) Oldukça hareketli bir gece hayatı var Alanya'nın. Bol gürültülü ve oldukça kalabalık. Barlar sokağından çıkıp yat limanına doğru inince şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Çünkü Alanya'daki yatlar çok güzel dizayn edilmiş. Çok büyük boyutta ve bir o kadar da ihtişamlı olanları var. Planımızda Fethiye'de yat turu yapmak olmasa kesinlikle birini denemek isterdim. Alanya'nın gürültülü ve eğlenceli gecesini geride bırakıp otelimizde güzelce dinleniyoruz.
 
Olimpos
     Sabah erken saatlerde uyanıp kahvaltı yaptıktan sonra zaman kaybetmeden yola koyulduk. Yolumuz uzun, planımız yoğundu. Planda 5 farklı plaj gözüküyordu. İlk durağı Kemer'e bağlı Phaselis Antik Kenti olarak belirlemiştik. Phaselis, Kumluca-Kemer yolu üzerinde bulunuyor.Girişi 10 TL. Müze kartı olanlara bedava :) Çok bilinmediği için midir bilmiyorum oldukça sakin bir yer. Bu sakin yer bizlere antik kalıntıları gezip yakınındaki denizde de serinleme fırsatı sunuyor. Zaman sıkıntısı olmayan ve sakin bir yer arayanlar burada birkaç saat geçirebilirler. Bizim zamanımız kısıtlı olduğu için 2. durağımız olan Tekirova'ya doğru hareket ediyoruz. Phaselis'e yakın bir mesafede bulunan Tekirova'da sakin bir yerde yarım saat kadar denize girdikten sonra oradan ayrılıyoruz. Yeni hedefimiz Çıralı Plajı.( Gittiğimiz yerlerin hepsinin Kemer-Kumluca yolundan birkaç kilometre saparak ulaşılıyor olması bizim için bir avantajdı). Çıralı Plajı da ortalama güzellikte olan plajlarımızdan bir tanesi. Oradan da ayrılıp 4. hedefimiz Olimpos'a doğru hareket ediyoruz. Arkadaşlarımdan sürekli duyduğum bir yer olan Olimpos'u bu sefer görmek nasip olmuştu. Yine Kumluca yolundan saparak ulaştığımız Olimpos'un yakınları ağaç evlerle dolu. Kamp yapmayı sevenler için çadırlar da mevcut. Bu arada bu kadar çok ziyaretçisi olan bir yerin giriş yolunun bozuk olması dikkatlerimizden kaçmadı. Olimpos ören yeri giriş ücreti 5TL. Demekten yoruldum ama müzekart sahiplerine bedava :) Park sorunu yok kendine ait  otoparkı var( 4 ya da 5 TL idi). Yürüyüş yolundan sonra sol tarafınızda antik kalıntılar kalıyor. Biz denize girmeden önce tarihi yapıları gezdik. Oyununu oynamış olduğum Marcus Aurelius'un anıtsal mezarının burda olduğunu görünce duygulanıyorum :) Denize doğru geçtiğimizde el değmemiş bir plaj sizi bekliyor. Daha çok gençlerin tercih ettiği bir yer burası.Yürüyüş yolunun yanındaki derenin soğuk suyu denizle buluşuyor. Denizi de gayet temizdi. Artık vakit akşam saatlerine yaklaşıyordu. Ve bizim merakla beklediğimiz bir hedefimiz daha vardı. Sürekli övgüyle söz edilen Kaputaş Plajı..
Kaputaş Plajı-Abim
Yolumuz uzun ve zamanımız epey azdı. 2 saat kadar sürecek yol bayağı virajlı ve tek gidiş-gelişti. Ralli pilotu gibi sürdüğüm bu yolun sonunda Kaputaş Plajı tabelasını gördük. Yukarıdan plaja doğru ilk bakışımızı yaptığımızda nutkumuz tutuldu :) Bana göre Türkiye'de böyle bir güzel plaj daha önce görmemiştim. Hemen plaja doğru geçip az vaktimizi en güzel şekilde değerlendirmek istedik. Akşam vakitleri olduğu için az sayıda insan vardı. Ve söylenenin aksine deniz çok durgundu( Bize genelde dalgalı olduğu söylenmişti.) Hayran kaldığımızı söyleyebilirim. Yolunuz Antalya-Fethiye yolundan geçiyorsa bu plaja uğramamak çok büyük hata olur. Büyük bir mutlulukla ayrıldığımız Kaputaş'tan Fethiye'deki Ovacık Mevki'de bulunan otelimize geçiyoruz. (Söylemeden geçmeyeyim yol üstünde Patara Antik kenti ve plajı var. Phaselis ve Olimpos gibi. Geçen yıl gittiğimiz için uğramadık)
            Geçen yıl yine bu vakitlerde geldiğimiz Fethiye'ye bu yıl gelme amacımız yamaç paraşütü ve tekne turu yapmaktı. 2 gün kalacağımız Fethiye'de ilk hedefimiz yamaç paraşütüydü. Gün sadece bununla geçmeyeceği için hazır vaktimiz de varken merak ettiğimiz Kabak Koyu'na gitmeye karar verdik. Eğer deniz yoluyla gitmiyorsanız kara yoluyla Faralya Köyü'ne kalkan dolmuşlar aracılığıyla veya aracınızla gidebilirsiniz. Biz aracımızla gidilebilen kısıma kadar ilerledik. Önümüzde iki seçenek vardı. Ya bizi koya kadar götüren servise binecektik ya da 30 dakika kadar sürdüğü söylenen patika yolu seçecektik. Tabii ki patikayı seçtik :)
Kabak Koyu
Önceden araştırdığımız için ayakkabılarımızla gelmiştik. Patika yol kırmızı, beyaz ve sarı renklerle boyanmış, yolu bulmanızda yardımcı oluyor.Bize kırmızı işaretleri takip etmemiz söylendi ve öyle yaptık.İniş yolu eğlenceli ama biraz da bunaltıcıydı. Yol boyunca konaklama yerlerini ve kamp alanlarını görmek mümkün. İnsanların bu kadar yolu kamp için gelmesi bizim için şaşırtıcı olsa da yolumuza devam ediyor ve koya ulaşıyoruz. Denizi her ne kadar güzel olsa da beklentimizin altında kaldığını söylemek isterim. Bu kadar uğraş sonunda Kaputaş gibi bir yer hayal etmiştik :) Biraz zaman geçirdikten sonra 45 dakika tırmanış gerçekleştirdik. Hayatımda bu kadar terlediğimi hatırlamıyorum :) Kabak Koyu- Ölüdeniz dönüş yolunda insanların arabalarını kenara çekip manzaraya doğru baktıklarını farkettik. Merak edip biz de durduk. Aşağıya baktığımızda Kelebekler Vadisi'ni gördük. Gerçekten muhteşem bir manzara. Daha da yakından görmek için 1TL ile çalışan dürbünü kullandık. İyi ki de kullanmışız denizde yüzen Caretta Caretta görme şansı yakaladık :)  Dönüşümüzü yaptıktan sonra sıra yamaç paraşütüne geldi. Ölüdeniz ve Hisarönü'de yamaç paraşütü şirketlerinin ofisleri bulunmakta. Biz arkadaşlarımızın önerileriyle Gravity ve Focus şirketlerine yöneldik. Yılın dönemlerine göre fiyatlar değişiyor. En pahalı döneme denk geldiğimiz ağustos ayında uçmak 230 TL. Fotoğraf ve video ayrı ayrı 90 TL. İkisini bir alırsanız 130 TL. Yani bir yamaç paraşütü size 360 TL gibi bir masraf çıkarıyor :) Biz abimle Gravity şirketiyle anlaşıp uçmaya karar verdik. Babadağ'a yaklaşık yarım saat süren bir yolculukla vardık. Sürekli kullanılan bu yolun bir kısmının bozuk olması bizi şaşırtsa da uçacak olmanın verdiği heyecanla bunu göz ardı ediyoruz. Atlama bölgesine yaklaşınca pilotlarımızdan abimle peş peşe atlama ricasında bulunduk ve kabul ettiler.
Bize Her Yer TRABZON :)
Abim ve pilotu hazırlığını yapıp atladıktan sonra sıra bize gelmişti. Bizim hazırlığımız da tamdı ancak tam 6 tane paraşüt kalkış esnasında üzerimize düşünce abimle aynı anda uçuşumuz hayal oldu :) Bütün aksaklıklar sonrası uçuşumuzu gerçekleştirdik. Yamaç paraşütü gerçekten çok zevkli ve heyecanlı. Eğer akrobasi istiyorsanız 30 dakikalık süreniz 20 dakikaya düşüyor. Bence hayatınızda bir kere denemelisiniz(akrobasili şekilde). Ölüdeniz'in muhteşem görüntüsünü kuşbakışı görmek anlatılmaz yaşanır cinsten :) Pilotumla eğlenceli uçuşumuzun ardından ofise dönüp fotoğraflara ve videolara baktık. Aynı şirketin anlaşmış olduğu Pegas Yat Turu'ndan yerimizi ayırıp ordan ayrıldık.
Hâlâ vaktimiz varken Belcekız Plajı'nda denize girdik. Bence Ölüdeniz'den daha güzel ve daha sakin bir yer. Orada zamanı geçirdikten sonra geceyi Fethiye'nin eğlence yeri Hisarönü'nde gezerek bitirdik ve otelimize döndük.
         Sabah kahvaltı sonrası yat turu için Ölüdeniz'e geldik.  Yat turu şirketini seçerken bence kaydıraklı olanı seçin. Eğlenceli oluyor gerçekten. Geçen yıl Oniki adalar turu yapmıştık, bu sefer Kelebekler Vadisi turunu seçtik. 6 farklı yerde durmamıza rağmen bu turda özellikle bahsetmek istediğim 2 yer var.
Tekneden Kelebekler Vadisi
İlki Kelebekler Vadisi. Kabak Koyu'ndan dönüşte yukarıdan manzarasına hayran kaldığımız vadiye gitmek için sabırsızlanıyordum. Oraya vardığımızda tur rehberimiz 45 dakika burada konaklayacağımızı, isteyenlerin vadiye ilerleyip 25 dakikalık yürüyüş yolunu gidip kelebekleri ve şelaleyi görebileceğini söyledi. Bize yürüyüş denmesin dayanamıyoruz ve hemen vadi girişine doğru ilerliyoruz. Vadinin mülkü özel şahısa ait olduğu için giriş 5TL. Patika yoldan sıra halinde yürümeye başlıyoruz. Ancak etrafta kelebek falan göremiyoruz. İlerledikçe bırakıp dönenler oluyor. Biz inatla devam ediyoruz. Yolun sonunda küçük bir şelale var. Onun soğuk suyunda kendimizi biraz serinletip geri dönüyoruz. Dönüş yolunda bir kelebek görüyor ve kendimizi şanslı sayıyoruz :) Sahile vardığımızda az kalan zamanımızı denizde geçiriyoruz. Denizin içi kaya dolu ve yatlar yüzünden yüzme alanı çok az. Tekneye döndüğümüzde kelebek ayının Nisan olduğunu öğreniyoruz :) Ama yine de şelale için gidilir oraya. Kelebekler Vadisi, Mavi Mağara, Akvaryum Koyu, St. Nicholas Adası(müzekartı olanlar yanında getirsin adada antik kalıntılar mevcut) ve Deve Plajı gibi koylardan sonra Soğuk su koyuna geliyoruz. Soğuk su adından anlaşıldığı gibi gerçekten soğuk :) Dağdan gelen su denize karışınca denizin içinde bir kısım soğuk bir kısım sıcak oluyor. Ve anlatılana göre o soğuk suda kaç dakika kalabilirseniz ömrünüze o kadar yıl eklenirmiş. Biz birkaç dakika kalıp artık Ölüdeniz'e doğru dönüyoruz. Daha fazla zaman kaybetmeden geceyi geçireceğimiz Marmaris'e doğru yola çıkıyoruz. Marmaris'e gelip barlar sokağını gezmemek olmaz :) Alanya'dan sonra burası daha az hareketli gelse de gecemizi tamamlayıp otelimiz Club Atrium'a varıyoruz. Özellikle isim verdim çünkü bu kadar güzel bir otelde 2 kişi 85TL'ye kaldık. Şansımızdan indirim mi yapılmıştı bilemiyorum.
         Erken saatlerde uyanıp Marmaris'in halk plajına gittik. Pek beğenmediğimiz için fazla durmadan Sedir(Kleopatra) Adası'na doğru yola çıktık. Datça ve İçmeler'e daha önce gittiğimiz için oralara gitmedik. Sedir Adası'na Marmaris-Muğla yolundan ayrılarak gidilebiliyor. Yoldan 10 kilometre kadar batıya giderek adaya giden teknelerin olduğu yere ulaşabiliyorsunuz. Orada da bizi ücretli otopark bekliyor :) (10 TL) Tekneler kişi başı 15 TL. Belli zamanlarda kalkıyorlar ve yaklaşık yarım saat sürüyor. Adaya giriş ücreti de 15 TL(müzekart geçerli). Şezlonglar ücretsiz ama yer bulmakta zorlanıyorsunuz. Seneler önce gelmiş olduğumuz ada iyice karantina altına alınmış. Kumsalına çıkmak yasaklanmış. Güvenlikler sürekli uyarıyor. Kumu yanında götürmeniz gibi bir şey söz konusu bile değil. Ama denizi eski güzelliğini koruyor.
Kleopatra(Sedir) Adası
Denize girmeden önce çevredeki tarihi yerleri gezintiye çıkıyoruz. Artık tarihi yerler görmekten içimiz dışımız tarih oldu :) Yeter bu kadar tarih diyerek adanın sularına kendimizi bıraktık. Suyun güzelliği gerçekten muhteşem. Bu güzelliğin bir sebebi altın sarısı kumlar bence. Rivayete göre Romalı komutan Antonius Mısır'dan kraliçe Kleopatra için özel olarak getirtmiş. Romantizme hayran kaldım :) Neyse adada iyice yüzdükten sonra Bodrum'a doğru hareket ediyoruz. Akyaka üzerinden geçiyoruz. Abime Akbük Koy'una gitmek konusunda ısrar ediyorum ama çabalarım sonuçsuz kalıyor :) Aklıma gelmişken Sedir Adası'na Akyaka'dan kalkan tekneler de mevcutmuş. Ayrıca Akyaka'da Azmak Nehri diye bir yer varmış. Gitmediğimiz için pişmanlığımızı daha sonradan yaşasak da başka sefere inşallah deyip Bodrum'a ulaşıyoruz. Daha merkeze gelmeden beyaz evler sizi karşılıyor. Sırf bu görüntü için bile gelinir. Otelimize yerleşip deniz kenarına doğru iniyoruz. 4 sene önce ailemle gelip ancak gezemediğim Bodrum'un merkezini bu sefer abimle geziyoruz. Zeki Müren'in evine dışardan bakıp insanların yoğun olduğu bölgelere yöneliyoruz. Acıktığımızı farkedip Bodrum'un ünlü sebzeli dönerini yiyoruz. gerçekten tadı muhteşem. Ekmek arası ücreti 8TL. Tadı damağımızda kaldı diyebilirim :) Bodrum'un barlar sokağında dolaşırken kocaman bir Trabzonspor bayrağı görmemiz bizi şaşırtıyor ve bir o kadar da mutlu ediyor. Güzel bir anıyla otelimize dönüyoruz.
Zeus Mağarası
           Ertesi sabah Bodrum'dan çıkarken ilk hedefimiz Didim'di. Ancak yol üstündeki Akbük'te(bu Akbük farklı) durup serinleyelim istedik. Sonrasında Didim'e ulaştık. Tatil boyunca gördüğüm en kalabalık ve gürültülü plajdı sanırım Altınkum Plajı. Bunun sebebini denize girince öğrendik. Deniz gerçekten çok sığ ve ne kadar ilerleseniz de boyunuzu aşmıyor. Bu sebeple çocuklu aileler burayı tercih etmiş tahminimize göre. Ama deniz bu kadar kalabalığa rağmen güzeldi. Didim'i de keşfettikten sonra Dilek Yarımadası yollarına düştük. Girişe varmadan solumuzda Zeus Mağarası tabelasını görünce hemen durduk. İyi ki de durmuşuz. Mağaranın içinde suyun bulunması ve insanların içine girmesi bizi şaşkınlığa uğrattı. Hemen buz gibi suya kendimizi bıraktık. Suyun farklı bir tarzı var. Su çok soğuk ama alışıyorsunuz Dim Çayı gibi değil.Maden suyu gibi bir tadı var. Dağdan gelen tatlı su ile denizden gelen tuzlu su karışıyormuş denilene göre. Abimin çok hoşuna giden mağarada fazla zaman geçirmemiz sebebiyle saatin 17 olduğunun farkına sonradan varıyoruz ve Dilek Yarımadası'nın kapıları yüzümüze kapanıyor :) Ben yine de kısaca bilgi vereyim. 4 koydan oluşuyor ada. İlk koy çok kalabalık olduğu için herkes 11 kilometre uzakta 4. koy olan Karasu Koyu'nu tavsiye ediyor. Eğer gidecekseniz saat 17'den önce kapıda hazır bulunun :) Bu arada milli park olduğu için takdir edersiniz ki giriş ücretli :) Biz mağarada çok eğlendiğimiz için pişman olmayıp mağaranın karşısındaki denize giriyoruz. Orası da gerçekten çok güzeldi. Burası son denize girişimizdi. Duşumuzu aldıktan sonra Kuşadası'na doğru hareket ettik. Amacımız sadece etrafı görmekti. Merkezinde biraz zaman geçirdikten sonra Güvercinada Kalesi'ne doğru yürüdük. Buranın restorasyon halinde olduğunu görünce artık yeter diyerek Trabzon'a dönüş yoluna geçtik.
Uçhisar Kalesi
           Dönüyoruz derken de yol üstünde hiçbir yere uğramadan döneceğiz demedim :) Koskoca peri bacalarının olduğu Ürgüp, Göreme var yol üstünde. Ben daha önce üniversitede görmüştüm buraları. Abim için gelecektik ama abimin denizden sonra çok ilgisini çekmeyeceğini biliyordum :) O yüzden buraları hızlı geçeceğim. İlk olarak Uçhisar Kalesi'ni gezdik. Giriş ücretli ve müzekart geçmiyordu(6.5TL). Sırasıyla Göreme, Avanos ve Ürgüp'ü  gezdik.
Asmalı Konak(2TL), Çavuşin Kilisesi(8 TL, müzekart geçerli) ve Göreme Açık Hava Müzesi (15Tl, müzekart geçerli) gezilecek yerler arasında. Buralarda fazla vakit harcamayıp Sivas'a doğru yola çıktık. Vakit dar olduğu için Ihlara Vadisi ve Yeraltı Şehri'ne uğrayamadık. Sivas'tan mezun biri olarak diplomamı teslim aldım ve abime meşhur Mis Kebap'ta döner yedirdikten sonra Trabzon'a doğru yola koyulduk. Böylece 5000 kilometre sonunda sağ salim evimize dönmüş olduk. Başka maceralarda yakın zamanda görüşmek üzere...

         Hoşçakalın :)

Phaselis Koyu


Marcus Aurelius'un anıtsal mezarı
Kaputaş Plajı
Phaselis


Dim Çayı 
Kelebekler Vadisi yukarıdan görünüş

Belcekız Plajı

Yat turu - Mavi Mağara
Kelebekler Vadisi- Şelale

Solda ben hazırlık yapıyorum :)
Marmaris - Bir yatın görünüşü




Bodrum şehir merkezi öncesi karşıda beyaz evler

TS her yerde :) Bodrum

Didim- Altınkum Plajı

Zeus Mağarası

Dilek yarımadası girişi

Güvercinada Kalesi - Kuşadası


Asmalı Konak

Çavuşin Kilisesi

Arabanın son hali :)



   
     

2 yorum:

  1. harika bir zaman geçirmisiniz. soluksuz okudum :) ben de eşimle beraber aynı turu hataydan yapmak istiyorum. size maliye ne oldu söylediğiniz yerler arası mesafeler çok uzakmı. özel arabayla gelirsek daha mı iyi sizce. paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Gökhan Bey okuduğunuz için teşekkür ederim :) Yazdığım yerlerin birçoğu birbirine yakın konumda... Özel araçla gitmenizi tavsiye ederim çünkü Kaputaş gibi yerlere ulaşımda sorun yaşayabilirsiniz..Maliyet hakkında kesin bir şey diyemem. Biz geziye Trabzon'dan başlayıp Sinop-Amasra sonrası Alanya'ya geçtik. Biraz da ekonomik tatil yapan insanlarız :) Başka sorunuz olursa cevaplamaya çalışırım..Şimdiden iyi tatiller dilerim :)

    YanıtlaSil