27 Aralık 2015 Pazar

Macera dolu Amerika-6: Washington & Chicago

Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

Washington (Alıntıdır)

Miami ve Orlando'dan sonra kalan 1 haftamızı değerlendirmek için kuzeye yöneldik. Kampanyadan faydalanıp Orlando'dan 1 haftalığına kiraladığımız arabamızla yola çıktık. İlk hedefimiz abimin eğitimini gördüğünü Chapel Hill'den son kez geçip eşyalarımızı toplamak. 

19 Aralık 2015 Cumartesi

Macera dolu Amerika-5: Miami & Orlando

Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

Miami (Alıntıdır)

Miami yazıma başlamadan önce linkini vermiş olduğum şarkıyı açmanızı rica ediyorum
https://www.youtube.com/watch?v=8sPj0Ic8KQ8
(Sebebini yazının içinde bulacaksanız)

Açtıysanız artık başlayalım :)

Las Vegas'ı da geride bıraktıktan sonra batıdan doğuya uçmanın zamanı...

6 Aralık 2015 Pazar

Beyaz Şehir Selanik - Avrupa Yolculuğumuz Başlasın...


Takvimler Ağustos 2012'yi gösteriyor. Yazın bitmesine sadece 10 gün var. Kalanlar için yaz bitiyor olabilir ama bizim için aslında yeni başlıyor. Aylarca, gece gündüz, heyecanla yapılan planları hayata geçirme vakti...

Yakın arkadaşlarımdan Oya ile insanlık için küçük, bizim için büyük bir adım atmak üzereyiz. İnterrail yapacağız. Daha önce hiç yurt dışı görmemiş olan bizi 10 günlük hızlı bir Avrupa gezisi bekliyor. Avrupa dediysem çok bir ülke de beklemeyin tabii. Selanik'ten yola çıkıp İtalya'yı gezip Paris ile rotamızı tamamlamak var kafamızda. Daha çok İtalya turu diyebiliriz.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Macera dolu Amerika-4: Las Vegas

Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)            

San Francisco'dan sonra yeni rotamız Las Vegas. Buradaki planımız 2 gece geçirmekti. Yolculuk bizi bekler...


Greyhound ile yolculuk (Çok da firma seçeneği yok zaten)

21 Kasım 2015 Cumartesi

Macera dolu Amerika-3: San Francisco

                   Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

      Los Angeles'ta geçirdiğimiz 3 günden sonra rotamızda San Francisco vardı. Planımız burada da 3 gün  konaklamaktı. Ve sabah yolculuğa başladık...



Greyhound ile yolculuk vakti..Amerika'da uçak ve hızlı tren yolculukları o kadar benimsenmiş ki insanlar otobüslere hiç önem vermemişler. Türkiye'deki otobüsler bunların yanında aşırı lüks kaçar. Otobüse en son şoför biniyor ve yolcularla arasındaki kapıyı kilitliyor. Sen arka tarafta ne yaparsan yap. Host-muavin öyle şeyler bekleme :)

4 Kasım 2015 Çarşamba

Macera dolu Amerika-2: Los Angeles

Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)            

            Amerika'daki ilk günlerimi abimin şehri olan Chapel Hill'de geçirmiştim. Artık oradan ayrılmanın vakti geldi.Batıyı keşfetmeye gidiyoruz. Tamamen abimin oluşturduğu muhteşem planda ilk durağımız Los Angeles. Gittiğim yerler ve göreceğim şeyler hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Amerika'ya giderken tek hayalim Özgürlük Heykeli'nin önünde "Bize Her Yer Trabzon" atkısını açabilmekti :)

            Amerika'nın doğusundan batısına yaklaşık 4 saat uçtuktan sonra artık Los Angeles'tayız.
                       

1 Kasım 2015 Pazar

Macera dolu Amerika-1 : Chapel Hill - Wilmington / North Carolina

                    Herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır. Benim de gezi açısından dönüm noktam Amerika gezisi olmuştur. Abimin eğitimi nedeniyle orada bulunması benim için bir fırsattı ve Mayıs-Haziran 2012 tarihlerinde 1 ay Amerika gezisi yapma şansım oldu. Abimle beraber yapmış olduğumuz bu 1 aylık geziyi bölümler halinde paylaşacağım. Geçmişe yönelik olduğu için çok ayrıntıya giremeyeceğim.
                    İstanbul-New York uçuşum 10 saat kadar sürdü. Akşam saatlerinde indiğim havalimanında sabaha kadar beklemek zorundaydım çünkü abimin yaşadığı Chapel Hill'e giden uçak sabah kalkıyordu. İngilizce pratiği düşük biri olarak zorlansam da  geceyi havalimanında, uçağı sabaha kadar rötarlı olan Vietnam'lı bir arkadaşla geçirdik. Sabah belediye otobüslerine benzeyen küçük bir uçakla Chapel Hill'e vardım ve abimle kavuştuk.
                    Abimin kaldığı ev 2015 Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar'ın Türk öğrencilere kiraladığı Türk Evi idi.
Prof. Dr. Aziz Sancar'ın sahibi olduğu Türk Evi

18 Ekim 2015 Pazar

Trabzon'un geri planda kalan yerleri: Vazelon ve Kuştul Manastırı

                 Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

                "Trabzon'da gezilecek yerler" diye internette aratıldığında, listede kendine yer bulan bu 2 manastırı Trabzon'un yerlisi dahil birçok insan duymamıştır; duymuş olanların birçoğu da muhtemelen nerede olduğunu bilmiyordur. Çünkü, tarihi eserlerimize gerekenden çok değer veriyoruz (!).
                    Uzun zamandır gitmeyi planladığım bu yerler için ilk girişimimi 2 ay önce Vazelon Manastırı için yapmış, bozuk olan yolu yüzünden aracımla geri dönmek zorunda kalmıştım (Bunu daha önceki bir blog yazımda da paylaşmıştım). Hafta sonu için doğa yürüyüşü yapmak isteyen arkadaşım Burak'a Vazelon Manastırı'na yürümeyi teklif ettim. Onay gelince bu yürüyüş için Samet'i de ikna ettim.


                   Vazelon Manastırı


Vazelon Manastırı - Dışarıdan görünüş
                   Manastırın kuruluş tarihi için kesin bir bilgi yok. MS 270-MS 317 tarihleri arasında kurulduğu belirtilmekte. İsmini üzerinde bulunduğu "Zabulon Dağı"ndan aldığı konusunda fikir birliği var. Vazelon manastırı 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Maçka'nın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini devam ettirmiştir. Vazelon manastırı vaktiyle bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve en zengini durumunda imiş. Bir rivayete göre Vazelon geliri ile bir sümela manastırı daha yapılabilirmiş(Ayrıntılı bilgi için: kaynak).

3 Ekim 2015 Cumartesi

Borçka/Karagöl - Dağmaran ve Rafting Maceramız

               Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

                Her ne kadar küçüklüğümden beri geziyorum desem de bunların birçoğu yaz tatili şeklinde olmuştur. Gezi amaçlı olanlara son birkaç yılda başladım diyebilirim. Bunda son yıllarda yaşadığım şeylerin etkisi olduğunu düşünüyorum(Hayata bakış açım değişti)
                Tek başına gezmeyi sevmeyen biri olduğumdan diğer yazımda bahsetmiştim. Bunun yanında mümkünse gezi planını yapan kişi de ben olmalıyım. Blogumdaki bütün yazılarımda(Amerika hariç) gezi planını ben oluşturmuştum. Ta ki bu geziye kadar...
                 Abim ve çalışma arkadaşları hafta sonu Borçka/Karagöl'e gitmeyi planlamışlardı. Dönüşte de rafting yapılacaktı. Beni de davet ettiler. Plan benim olmasa da kabul ettim. Çünkü sürekli bahsedilen iki Karagöl'den ( diğeri Şavşat/Karagöl) hiç olmazsa birini görmek istiyordum.
                 Kişi sayısı fazla ve içinde kızların da olmasından dolayı buluşma saatinde ya da gezi süresince sorunlar çıkabileceğini düşünmüştüm ama sabahın erken saatlerinde herkesi benden hazır görünce böyle düşündüğüme utandım :)
Borçka - Karagöl
               

30 Eylül 2015 Çarşamba

Bir Trabzon gezisi klasiği : Uzungöl

               Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :) 

             Trabzon'a il dışından gelenleri gezdirmek için klasikleşmiş 3 yer vardır: Ayasofya Müzesi(Camii), Sümela Manastırı ve Uzungöl. Bunlar olmazsa olmazlarımız. Birini gezmemiş olan tam anlamıyla Trabzon'u gezmiş sayılmaz. Tabii ki farklı görüşlerde olanlar çıkacaktır. Sonuçta bu benim düşüncem.
                 Aslen Trabzonlu olsa da saydığım bu 3 yeri gezmemiş olan Özgün'le Ayasofya ve Sümela'yı gezmiş ve bunları diğer blogumda yazmıştım. Sıra Uzungöl'e gelmişti. Gezecek yer tek olduğu için zaman sıkıntımız yoktu. İlk defa erken kalkmak zorunda değildik :)
                 Gezi ekibi olarak buluşma yerini Forum Trabzon olarak belirledik.  Tokat'a dönmeden önce Özgün'e Trabzon'un en fazla ilgi gören alışveriş merkezini de göstereyim istedim. Samet ve Ahmedov'la buluştuktan sonra Uzungöl'e doğru yolculuğumuza başladık.
Uzungöl
                  Uzungöl Trabzon'a 99, Çaykara'ya 19 kilometre uzaklıkta. Aracınız yoksa Çömlekçi Mahallesi'nden kalkan minibüsler ile ya da tur vasıtasıyla gidebilirsiniz. Uzungöl'e vardığınızda sizi muhteşem bir manzara bekliyor. Heyelan sebebiyle oluşmuş göl ve çevresindeki ormanlık alan muazzam. Ormanlık alanın çoğunluğunu ladin ağaçları oluştursa da kayın, gürgen, fındık gibi çeşitli ağaç türleri mevcut. Birçok hayvan türünün bulunduğu söylense de ormanlık alan içinde yürümediğiniz sürece görmeniz pek olası değil. Yaklaşık 1000 metre yükseklikte bulunan Uzungöl ve çevresi genellikle bulutludur. Güneşli bir günde yakaladıysanız kendinizi şanslı hissedebilirsiniz.

25 Eylül 2015 Cuma

Mençuna şelalesi - Ayder Yaylası - Ağaran Şelalesi

                   Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :) 

                   Tek gezmeyi seven bir insan değilim. Yanımda birilerinin bulunması beni her zaman mutlu etmiştir. Her ne kadar yanıma birilerini istesem de kişi sayısı arttıkça yanımdakileri memnun etmek zorlaşıyor. Çünkü herkes ayrı bir düşünce ve beklentide oluyor. Bu endişelerim olsa da lise arkadaşlarımla beraber bir gezi yapmanın güzel olacağını düşündüm.
                  Gezmeyi seven biri olarak lise arkadaşlarımla bir gezi yapmamış olmak benim eksikliğim. Ne kadar geç kalmış olsak da beraber bir plan yapmanın zamanı gelmişti. İzmir'deki kurstan arkadaşım Özgün de Trabzon'a gelmişti ve Ahmedov'la benden iyi anlaşıyordu :) ( Özgün'le Ahmet, Amasya-Tokat-Çorum gezimizde tanışmışlardı). Hazır böyle bir ortam varken liseden arkadaşlarım Burak ve Samet'e de plandan bahsettim. Sabah erken kalkma, aç kalma gibi durumların bize engel olabileceğini düşünmüştüm ama beni yanılttılar. Plan nasılsa ona göre hareket edileceği sözünü aldım.
Muhteşem ekip :) Soldan sağa Ben-Samet-Özgün-Ahmedov-Burak
                        Hedefler arasında sırasıyla Mençuna Şelalesi, Ayder Yaylası ve Ağaran Şelalesi vardı. Bu düşünceyle sabah erken saatlerde yola çıktık. Eğlenceli yolculuğun ardından ilk noktamız Mençuna Şelalesi'ne vardık.

20 Eylül 2015 Pazar

Trabzon'dan güneye doğru...Ayasofya-Sümela-Limni Gölü-Karaca Mağarası

              Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

               Trabzon konumu nedeniyle diğer bölgelere uzak bir şehir. Hafta sonu bir gezi yapmak isteseniz bile gidilecek yerler çok kısıtlı. Yine de gitmediğim birçok yeri vardır eminim. Bu yerlerden bazıları Limni Gölü, Mençuna ve Ağaran Şelaleleri'ydi. Bunun için de plan yapmak lazımdı tabi. Tokat'taki arkadaşım Özgün'e yapmak istediklerimden bahsettim ve davet ettim. Cumartesi gününü güney tarafına( Sümela, Limni Gölü, Karaca Mağarası), Pazar gününü ise Rize tarafına (Mençuna, Ağaran şelaleleri) ayırmayı düşündüm. Bu blogda Cumartesi gününden bahsedeceğim.
                    Böyle gezilerde zaman kaybını çok seven bir insan değilim. Kısa zamanda çok yer gezmeye çalışıyorum. Bu sebeple Özgün'e otobüsten Ayasofya Camii'nde inmesini söyledim. Böylece hem zaman kaybetmeden geziye başlayacaktık hem de kahvaltıyı orada yapıp aradan çıkaracaktık.
                   Sabah saatlerinde ben, Ahmedov ve Özgün Ayasofya'da buluştuk. Ayasofya, Kral I. Manuel tarafından 1250-1260 yılları arasında manastır kilisesi olarak yapılmış. Osmanlıların eline geçmesinden sonra 1670 yılından itibaren camii olarak kullanılmış 1964 yılından 2013 yılına kadar müze olarak faaliyet göstermiş.2013 ten sonra tekrar camii olarak ibadete açıldı. Camii ve müze halini gören biri olarak ikisi arasındaki fark sadece giriş ücretinin kaldırılması :)

Ayasofya Camii

 Orta bölüm hariç yan kısımlar turistler için ziyarete açık. Çevresindeki yeşillik alan ve deniz manzarası da gezenler için güzel bir görüntü oluşturuyor. Biz de ziyarete açık kısımları gezdikten sonra Ayasofya etrafındaki turumuzu tamamlayıp yan tarafındaki Müze Çay Bahçesi'ne geçtik.

10 Eylül 2015 Perşembe

Orta Karadeniz vakti..Tokat-Amasya-ÇORUM :)

             Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

               Hayat kısa, görülecek yer çok...Bu yüzden imkanlar el verdikçe gezmeye çalışıyorum. Bu seferki noktalarımız Amasya-Tokat-Çorum..."Çorum mu?" diye sorabilirsiniz :) Ama bu yazıyı okuyunca sizde de Çorum'a gitme isteği oluşabilir.
              Aslında amacım çok yakın bir arkadaşımın Kayseri'deki düğününe gitmekti. Hazır haftasonu için uzun yola çıkmışken az olan vakti güzel değerlendirmek gerekir diye düşündüm ve planımı yaptım. Ahmedov'u yanıma 2. pilot olmaya ikna ettikten sonra Trabzon'dan Cuma akşamı yola çıktık. Hedef gece saatlerinde Tokat'a ulaşmaktı. Ünye'den Niksar'a inen yolu kullanma planımız yol için söylenenlerden sonra (terör olayı, virajlı yollar) suya düştü ve yolu uzatıp Samsun üzerinden Tokat'a ulaştık. Orada bizi Özgün bekliyordu. Özgün, İzmir kursunda tanıştığım bir arkadaşım. Bu geziden bahsettiğimde seve seve evinde misafir olabileceğimizi söylemişti. Biz de geceyi orada geçirdik.
    
               TOKAT

               Sabah erkenden kalkıp Tokat'ta nereleri gezebiliriz diye yola çıktık. İlk önce halk arasında Taş Köprü diye bilinen Hıdırlık Köprüsü'ne gittik. Yeşilırmak üzerine kurulmuş bu tarihi köprü Selçuklu dönemine ait. Tokatlılar için bir anlamı olmasa da dışarıdan gelen bizler için farklı bir yapı. Yeni hedefimiz Tokat Müzesi. Müzeye giriş yaparken müze kartlarımızı hazırladık ama ücretsiz olduğunu öğrenince şaşkınlığımızı gizleyemedik. Gerçekçi olmak gerekirse müzeyi beğendim. Çünkü içerisine ne bulmuşlarsa koymuşlar :) Antik kalıntılardan yöresel kıyafetlere, eski silahlardan farklı dinlere ait eserlere kadar birçok şeyi orada bulmak mümkün. Müzeden sonra gözümüzü yakınlardaki Tokat Kalesi'ne diktik. Özgün oranın pek güzel olmadığını söylese de bizi ikna edemedi ve kaleye çıktık. Biz ara sokaklardan çıkmayı denesek de kalenin çok rahat ulaşılabilen yolu olduğunu dönüşte öğrendik. Kaleden geri kalan çok bir şey olduğunu söyleyemem. Biraz da terk edilmiş gibi duruyordu. Ancak gündüz vakitlerinde Tokat manzarası için çıkılabilecek bir yer. Fotoğraflar çekildikten sonra bizim için gelenek haline gelecek olan saat kulesini aramaya koyulduk. Saat kulesini de gördükten sonra artık Amasya için yola çıkabilirdik. Kahvaltı için zamanımız olmadığı için Tokat'ta meşhur olan "yoğurtmaç"larımızı yanımıza alıp devam ettik. Amaç Amasya idi ama biz bununla yetinemezdik.

Ballıca Mağarası

30 Ağustos 2015 Pazar

5000 kilometrenin özeti :) Alanya'dan Kuşadası'na

      Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

       Tekrar merhaba :) Geçen blog umda yaz tatilimizin ilk kısmı Sinop-Amasra-Safranbolu'dan bahsetmiştim. Artık Karadeniz'i bırakıp Akdeniz'e doğru yola çıkmanın vakti geldi.
       Safranbolu'dan akşam saatlerinde yola çıkıp sabahın ilk saatlerinde Antalya-Alanya yolunun ortalarına vardık. Öncelikli hedefimiz Alanya olmasına rağmen arkadaşım Ahmet'i Antalya'ya bırakacak olmamız nedeniyle yolumuzu değiştirdik. Alanya'ya dönüş yolumuzda abime ısrarlarım sonucu Aspendos'a giriş yaptık. Aspendos, Antalya-Alanya yolu üzerinde 4 kilometre kuzeyde kalıyor. Giriş ücreti 20 TL. Biz müzekartımız olduğu için para ödemedik :) (Müzekart öğrenci için 20TL, siviller için 40 TL.) Otopark ücreti alınıyor  o da 5 TL. Aspendos, gerçekten mimarisi bozulmadan korunmuş ender Roma tiyatrolarından biri.
Aspendos 
İçine girince insanı büyüleyecek bir havası var. Kötü restore edilmiş kısımları dikkatinizden kaçmasa da çok göze batmıyor. İçeride gladyatör kıyafetleriyle ücretli fotoğraf çektirebileceğiniz kişiler mevcut. Biz de kendi fotoğraflarımızı çekildikten sonra çıkışa doğru yöneliyoruz. Ancak bir harita dikkatimizi çekiyor. Tiyatro haricinde alanda barınak, nymphaeum, sarnıç gibi yapıların olduğunu öğreniyoruz. Gelmişken onları da görelim diyerek onların bulunduğu tarafa yönleniyoruz. Sıcağın altında yaptığımız bu kısa yolculuk bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Aspendos gibi korunmuş yapılar beklediğimizdendir belki. Aspendos'tan ayrıldıktan sonra Alanya'ya doğru devam ediyoruz.
Dim Çayı ve ben :)
         Antalya tarafına gitmişken "neden geri dönüyorsunuz?" diyenler olabilir. Hemen cevaplayayım. Alanya'daki Dim Çayı. Yaklaşık 10 sene önce gittiğimiz bu yer hâlâ eski özelliğini koruyor mu diye merak ettik. Alanya merkezine 15 kilometre kadar uzaklıkta bulunan Dim Çayı üzerine birçok restoran açılmış durumda. Çoğunda kaydırak, atlama yerleri mevcut. Hatta yol üzerinde giderken yüzme havuzu bile gördük. Biz yolumuzu hiç bozmadan en yukarıdaki Pınarbaşı Restaurant (özel ismi böyle)' da durmaya karar verdik. Öğle saatlerinde vardığımız mekanda ilk önce karnımızı doyurduk. Fiyatlar tatil yöresindeki öyle bir mekan için çok pahalı değildi. Yemek sonrası kendimizi Dim Çayı'nın buz gibi sularına bıraktık.Su öyle soğuk ki insanın içine işliyor. Bırakın dakikayı suyun içinde saniyelerle sınırlı kalabiliyorsunuz. İnanmayanlar olabilir, kendilerini 1 dakika boyunca o suda durmaya davet ediyorum :) İlgilenenler için söylüyorum Dim Çayı yakınlarında Dim Mağarası da bulunmakta.Daha önce gezmiş olduğumuz için biz tekrar girmiyor ve yolumuza devam ediyoruz.

19 Ağustos 2015 Çarşamba

İlk blog ilk heyecan :) sinop-amasra-safranbolu

             Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

             Merhabalar :) şartlar el verdikçe gezen bir insan olarak arkadaşlarımın önerisiyle blog yazmaya karar verdim. İlk olacağı için acemiliğim ve teknik aksaklıklar için şimdiden özür diliyorum :) neyse hızlıca geziye başlayalım..Trabzon'dan başlayacak olan gezimizi Sinop-Amasra-Safranbolu-Alanya-Olimpos-Fethiye-Didim-Kuşadası-Ürgüp gibi yerlere günübirlik giderek tamamladık. Blogun ilk kısmında Sinop Amasra ve Safranbolu'dan bahsedeceğim. Gelelim ayrıntılara :)

                Abimle (Erdinç) planladığımız bu geziye yakın arkadaşım( Ahmet nam-ı diğer Ahmedov) ve onun da yakın arkadaşı Alican'ın aynı yerlere gitmeleri sebebiyle 4 kişi başladık. 28 Temmuz Gece 12 sularında Trabzon'dan yola çıktık. Aracımızla (ilk göz ağrımız 2011 Ford Focus)  yaklaşık 6.5 saat süren yolculuk sonunda Sinop İnceburun'a vardık. Tahmin edersiniz ki o saatte kimsecikler yoktu :)
İnceburun
Türkiye'nin en kuzeyinde biraz vakit geçirdikten sonra şehir merkezine geçtik. Daha önce 2 kez gelmiş olduğum bu şehir artık tanıdık geliyordu. Kalesinin ve meşhur hapishanesinin açılma saatlerini beklerken liman kenarındaki çay bahçesinde karışık tostlarımızı yedik. Biraz dinlendikten sonra yeni açılmış olan kaleden Sinop limanı manzarasına bakışımızı yaptık. Çok oyalanmadan yürüme mesafesindeki (10 dakika) ünlü hapishaneye vardık. Burda Ahmet ve abim müzekart çıkarttılar. Müzekartı herkese öneririm, gerçekten çok işe yarıyor :) 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilen hapishane eski günleri gözler önüne seriyor. Aldırma Gönül, Leylim Ley gibi şarkıların şiir yazarı Sabahattin Ali'nin burda hapis yatmış olduğunu öğrenince daha da şaşırıyoruz. Onun için ayrılmış bir bina bile mevcut. Hapishane gezimizi tamamlayıp merakla gitmek istediğimiz Erfelek Şelaleri'ne doğru yola koyuluyoruz. Tabelalarla alakalı sıkıntı olabileceği korkusu yolları geçtikçe ortadan kalktı. Tabelaler gayet güzel yerlere konmuş, yönünüzü kaybetme durumunuz yok. Ancak yol zaman zaman bozuluyor. Umarız gittiğimize değer diyor ve devam ediyoruz. Giriş araç için yanlış hatırlamıyorsam 12 TL idi. Şelalerin başladığı alan ayrıca piknik için elverişli bir yer. Zamanı olanlar düşünebilir. Biz hemen şortlarımızı giyip saatlerimizi ayarladıktan sonra şelaleler içinden yolculuğumuza başladık(Yanınıza deniz ayakkabısı ya da sandalet almayı unutmayın).  Tırmanmayı sevmeyenler ya da bu tarz adrenalini yaşamak istemeyenler için şelalelerin yan tarafında patika yol var. Biz dönüş yolu için kullanmayı tercih ettik. İlk şelaleyi tırmanarak geçmenin imkanı yok o yüzden patika yolu kullanarak 2. şelaleye çıktık ve macera orda başladı. Buz gibi suya ayakları sokan Alican bir anda dengesini kaybedince vücudunun büyük kısmı ıslandı ve bizi gülme krizine soktu :)