Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)
Tekrar merhaba :) Geçen blog umda yaz tatilimizin ilk kısmı Sinop-Amasra-Safranbolu'dan bahsetmiştim. Artık Karadeniz'i bırakıp Akdeniz'e doğru yola çıkmanın vakti geldi.
Safranbolu'dan akşam saatlerinde yola çıkıp sabahın ilk saatlerinde Antalya-Alanya yolunun ortalarına vardık. Öncelikli hedefimiz Alanya olmasına rağmen arkadaşım Ahmet'i Antalya'ya bırakacak olmamız nedeniyle yolumuzu değiştirdik. Alanya'ya dönüş yolumuzda abime ısrarlarım sonucu
Aspendos'a giriş yaptık. Aspendos, Antalya-Alanya yolu üzerinde 4 kilometre kuzeyde kalıyor. Giriş ücreti 20 TL. Biz müzekartımız olduğu için para ödemedik :) (Müzekart öğrenci için 20TL, siviller için 40 TL.) Otopark ücreti alınıyor o da 5 TL. Aspendos, gerçekten mimarisi bozulmadan korunmuş ender Roma tiyatrolarından biri.
|
Aspendos |
İçine girince insanı büyüleyecek bir havası var. Kötü restore edilmiş kısımları dikkatinizden kaçmasa da çok göze batmıyor. İçeride gladyatör kıyafetleriyle ücretli fotoğraf çektirebileceğiniz kişiler mevcut. Biz de kendi fotoğraflarımızı çekildikten sonra çıkışa doğru yöneliyoruz. Ancak bir harita dikkatimizi çekiyor. Tiyatro haricinde alanda barınak, nymphaeum, sarnıç gibi yapıların olduğunu öğreniyoruz. Gelmişken onları da görelim diyerek onların bulunduğu tarafa yönleniyoruz. Sıcağın altında yaptığımız bu kısa yolculuk bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Aspendos gibi korunmuş yapılar beklediğimizdendir belki. Aspendos'tan ayrıldıktan sonra Alanya'ya doğru devam ediyoruz.
|
Dim Çayı ve ben :) |
Antalya tarafına gitmişken "neden geri dönüyorsunuz?" diyenler olabilir. Hemen cevaplayayım. Alanya'daki
Dim Çayı. Yaklaşık 10 sene önce gittiğimiz bu yer hâlâ eski özelliğini koruyor mu diye merak ettik. Alanya merkezine 15 kilometre kadar uzaklıkta bulunan Dim Çayı üzerine birçok restoran açılmış durumda. Çoğunda kaydırak, atlama yerleri mevcut. Hatta yol üzerinde giderken yüzme havuzu bile gördük. Biz yolumuzu hiç bozmadan en yukarıdaki
Pınarbaşı Restaurant (özel ismi böyle)' da durmaya karar verdik. Öğle saatlerinde vardığımız mekanda ilk önce karnımızı doyurduk. Fiyatlar tatil yöresindeki öyle bir mekan için çok pahalı değildi. Yemek sonrası kendimizi Dim Çayı'nın buz gibi sularına bıraktık.Su öyle soğuk ki insanın içine işliyor. Bırakın dakikayı suyun içinde saniyelerle sınırlı kalabiliyorsunuz. İnanmayanlar olabilir, kendilerini 1 dakika boyunca o suda durmaya davet ediyorum :) İlgilenenler için söylüyorum Dim Çayı yakınlarında Dim Mağarası da bulunmakta.Daha önce gezmiş olduğumuz için biz tekrar girmiyor ve yolumuza devam ediyoruz.