30 Eylül 2015 Çarşamba

Bir Trabzon gezisi klasiği : Uzungöl

               Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :) 

             Trabzon'a il dışından gelenleri gezdirmek için klasikleşmiş 3 yer vardır: Ayasofya Müzesi(Camii), Sümela Manastırı ve Uzungöl. Bunlar olmazsa olmazlarımız. Birini gezmemiş olan tam anlamıyla Trabzon'u gezmiş sayılmaz. Tabii ki farklı görüşlerde olanlar çıkacaktır. Sonuçta bu benim düşüncem.
                 Aslen Trabzonlu olsa da saydığım bu 3 yeri gezmemiş olan Özgün'le Ayasofya ve Sümela'yı gezmiş ve bunları diğer blogumda yazmıştım. Sıra Uzungöl'e gelmişti. Gezecek yer tek olduğu için zaman sıkıntımız yoktu. İlk defa erken kalkmak zorunda değildik :)
                 Gezi ekibi olarak buluşma yerini Forum Trabzon olarak belirledik.  Tokat'a dönmeden önce Özgün'e Trabzon'un en fazla ilgi gören alışveriş merkezini de göstereyim istedim. Samet ve Ahmedov'la buluştuktan sonra Uzungöl'e doğru yolculuğumuza başladık.
Uzungöl
                  Uzungöl Trabzon'a 99, Çaykara'ya 19 kilometre uzaklıkta. Aracınız yoksa Çömlekçi Mahallesi'nden kalkan minibüsler ile ya da tur vasıtasıyla gidebilirsiniz. Uzungöl'e vardığınızda sizi muhteşem bir manzara bekliyor. Heyelan sebebiyle oluşmuş göl ve çevresindeki ormanlık alan muazzam. Ormanlık alanın çoğunluğunu ladin ağaçları oluştursa da kayın, gürgen, fındık gibi çeşitli ağaç türleri mevcut. Birçok hayvan türünün bulunduğu söylense de ormanlık alan içinde yürümediğiniz sürece görmeniz pek olası değil. Yaklaşık 1000 metre yükseklikte bulunan Uzungöl ve çevresi genellikle bulutludur. Güneşli bir günde yakaladıysanız kendinizi şanslı hissedebilirsiniz.

25 Eylül 2015 Cuma

Mençuna şelalesi - Ayder Yaylası - Ağaran Şelalesi

                   Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :) 

                   Tek gezmeyi seven bir insan değilim. Yanımda birilerinin bulunması beni her zaman mutlu etmiştir. Her ne kadar yanıma birilerini istesem de kişi sayısı arttıkça yanımdakileri memnun etmek zorlaşıyor. Çünkü herkes ayrı bir düşünce ve beklentide oluyor. Bu endişelerim olsa da lise arkadaşlarımla beraber bir gezi yapmanın güzel olacağını düşündüm.
                  Gezmeyi seven biri olarak lise arkadaşlarımla bir gezi yapmamış olmak benim eksikliğim. Ne kadar geç kalmış olsak da beraber bir plan yapmanın zamanı gelmişti. İzmir'deki kurstan arkadaşım Özgün de Trabzon'a gelmişti ve Ahmedov'la benden iyi anlaşıyordu :) ( Özgün'le Ahmet, Amasya-Tokat-Çorum gezimizde tanışmışlardı). Hazır böyle bir ortam varken liseden arkadaşlarım Burak ve Samet'e de plandan bahsettim. Sabah erken kalkma, aç kalma gibi durumların bize engel olabileceğini düşünmüştüm ama beni yanılttılar. Plan nasılsa ona göre hareket edileceği sözünü aldım.
Muhteşem ekip :) Soldan sağa Ben-Samet-Özgün-Ahmedov-Burak
                        Hedefler arasında sırasıyla Mençuna Şelalesi, Ayder Yaylası ve Ağaran Şelalesi vardı. Bu düşünceyle sabah erken saatlerde yola çıktık. Eğlenceli yolculuğun ardından ilk noktamız Mençuna Şelalesi'ne vardık.

20 Eylül 2015 Pazar

Trabzon'dan güneye doğru...Ayasofya-Sümela-Limni Gölü-Karaca Mağarası

              Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

               Trabzon konumu nedeniyle diğer bölgelere uzak bir şehir. Hafta sonu bir gezi yapmak isteseniz bile gidilecek yerler çok kısıtlı. Yine de gitmediğim birçok yeri vardır eminim. Bu yerlerden bazıları Limni Gölü, Mençuna ve Ağaran Şelaleleri'ydi. Bunun için de plan yapmak lazımdı tabi. Tokat'taki arkadaşım Özgün'e yapmak istediklerimden bahsettim ve davet ettim. Cumartesi gününü güney tarafına( Sümela, Limni Gölü, Karaca Mağarası), Pazar gününü ise Rize tarafına (Mençuna, Ağaran şelaleleri) ayırmayı düşündüm. Bu blogda Cumartesi gününden bahsedeceğim.
                    Böyle gezilerde zaman kaybını çok seven bir insan değilim. Kısa zamanda çok yer gezmeye çalışıyorum. Bu sebeple Özgün'e otobüsten Ayasofya Camii'nde inmesini söyledim. Böylece hem zaman kaybetmeden geziye başlayacaktık hem de kahvaltıyı orada yapıp aradan çıkaracaktık.
                   Sabah saatlerinde ben, Ahmedov ve Özgün Ayasofya'da buluştuk. Ayasofya, Kral I. Manuel tarafından 1250-1260 yılları arasında manastır kilisesi olarak yapılmış. Osmanlıların eline geçmesinden sonra 1670 yılından itibaren camii olarak kullanılmış 1964 yılından 2013 yılına kadar müze olarak faaliyet göstermiş.2013 ten sonra tekrar camii olarak ibadete açıldı. Camii ve müze halini gören biri olarak ikisi arasındaki fark sadece giriş ücretinin kaldırılması :)

Ayasofya Camii

 Orta bölüm hariç yan kısımlar turistler için ziyarete açık. Çevresindeki yeşillik alan ve deniz manzarası da gezenler için güzel bir görüntü oluşturuyor. Biz de ziyarete açık kısımları gezdikten sonra Ayasofya etrafındaki turumuzu tamamlayıp yan tarafındaki Müze Çay Bahçesi'ne geçtik.

10 Eylül 2015 Perşembe

Orta Karadeniz vakti..Tokat-Amasya-ÇORUM :)

             Bu yazıyı yeni sitem www.gezmekguzelsey.com dan da okuyabilirsiniz :)

               Hayat kısa, görülecek yer çok...Bu yüzden imkanlar el verdikçe gezmeye çalışıyorum. Bu seferki noktalarımız Amasya-Tokat-Çorum..."Çorum mu?" diye sorabilirsiniz :) Ama bu yazıyı okuyunca sizde de Çorum'a gitme isteği oluşabilir.
              Aslında amacım çok yakın bir arkadaşımın Kayseri'deki düğününe gitmekti. Hazır haftasonu için uzun yola çıkmışken az olan vakti güzel değerlendirmek gerekir diye düşündüm ve planımı yaptım. Ahmedov'u yanıma 2. pilot olmaya ikna ettikten sonra Trabzon'dan Cuma akşamı yola çıktık. Hedef gece saatlerinde Tokat'a ulaşmaktı. Ünye'den Niksar'a inen yolu kullanma planımız yol için söylenenlerden sonra (terör olayı, virajlı yollar) suya düştü ve yolu uzatıp Samsun üzerinden Tokat'a ulaştık. Orada bizi Özgün bekliyordu. Özgün, İzmir kursunda tanıştığım bir arkadaşım. Bu geziden bahsettiğimde seve seve evinde misafir olabileceğimizi söylemişti. Biz de geceyi orada geçirdik.
    
               TOKAT

               Sabah erkenden kalkıp Tokat'ta nereleri gezebiliriz diye yola çıktık. İlk önce halk arasında Taş Köprü diye bilinen Hıdırlık Köprüsü'ne gittik. Yeşilırmak üzerine kurulmuş bu tarihi köprü Selçuklu dönemine ait. Tokatlılar için bir anlamı olmasa da dışarıdan gelen bizler için farklı bir yapı. Yeni hedefimiz Tokat Müzesi. Müzeye giriş yaparken müze kartlarımızı hazırladık ama ücretsiz olduğunu öğrenince şaşkınlığımızı gizleyemedik. Gerçekçi olmak gerekirse müzeyi beğendim. Çünkü içerisine ne bulmuşlarsa koymuşlar :) Antik kalıntılardan yöresel kıyafetlere, eski silahlardan farklı dinlere ait eserlere kadar birçok şeyi orada bulmak mümkün. Müzeden sonra gözümüzü yakınlardaki Tokat Kalesi'ne diktik. Özgün oranın pek güzel olmadığını söylese de bizi ikna edemedi ve kaleye çıktık. Biz ara sokaklardan çıkmayı denesek de kalenin çok rahat ulaşılabilen yolu olduğunu dönüşte öğrendik. Kaleden geri kalan çok bir şey olduğunu söyleyemem. Biraz da terk edilmiş gibi duruyordu. Ancak gündüz vakitlerinde Tokat manzarası için çıkılabilecek bir yer. Fotoğraflar çekildikten sonra bizim için gelenek haline gelecek olan saat kulesini aramaya koyulduk. Saat kulesini de gördükten sonra artık Amasya için yola çıkabilirdik. Kahvaltı için zamanımız olmadığı için Tokat'ta meşhur olan "yoğurtmaç"larımızı yanımıza alıp devam ettik. Amaç Amasya idi ama biz bununla yetinemezdik.

Ballıca Mağarası